Bu hem bi hastalık işi, hem de takım işi
Tasarım bireysel yetkinlikle yürüyen bir iş midir? Evet. Tasarım bir ekip işi midir? Daha büyük bir evet.
Yaptığınız işte yüzüncü tekrarda dahi heyecandan karnınızı ağrıyorsa şanslısınız. Bireysel yetenekleri, takım çalışması ile beslediğinizde beklenmedik çarpışmalar ve harika işler ortaya çıkıyor. Aynı anda, aynı hedefe koşan yaratıcı güçlerin buluşması ise güneş tutulması kadar nadir ve özel.
Tasarım ekibi “kurarken” ve “korurken” 3 altın kurala dikkat etmek gerekir:
İlk beceri : Dinleme ve akıl koyma. Evet o sessizler. Yani : dinleyebilenler. Duyduğu cümlenin üstüne yeni bir cümle koyanlar. Çok zor değil. Dinleme yeteneği kısa bir sohbette dahi ilgili sorulardan ve bağlama uygun bir konuşma akışının oluşmasından kolayca anlaşılıyor. Bu yeteneğin en büyük kazancı ise kaliteli tartışma. Kaliteli tartışma kadar maslow piramidinde beni yukarılara çıkartan çok az şey var.
İkinci gizli becerik: Çözüm odaklılık. Kabul gören gerçekleri sorgulayan, yüzeysel konuları sabunlamak yerine kök nedeni arayan ve bu sayede kalıcı çözüm üretebilenler. Problemleri keşfetmek kadar çözüme de göz kırpabilmek gerek. Problemlerden şikayet etmek yerine çözüm için kafa yorabilmek cesaret istiyor. Bu yeteneğin özünden cesaret ve değişim arzu yatıyor elbette.
Üçüncü ve son beceri ise pozitif enerji. Azı parlatmak değil, öğrenecek koca evrenin sonsuzluğunun farkında olma hali. Bu farkındalık öğrenme iştahı ve merakla insanların gözlerinin içine yansıyor. Bu enerji bireylerin tasarım eleştirisi aldıklarında konuyu kişisel algılamayıp, iş geliştirme motivasyonu ile kalitesi artmış çıktıların üretilmesini sağlıyor. Neticede sonsuz gelişime kapı açıyor.